Havuz
derslerinden birine katılmak için gittiğim fen fakültesinin
girişinde panoda görünmesi zor, köşeye
iğneyle iliştirilmiş bir ilan: “Subliminal uyarı ve görsel
kitle manipülasyonu”. İlk önce başlığı bir okuyup geçmiştim,
bir iki adım attıktan sonra konunun ne kadar ilginç olduğunu fark
ettim, geri dönüp bir daha baktım. Doktora öğrencileri, tez
konuları hakkında ara sunum yapacaklarmış. Ekibin bileşenleri de
oldukça ilginçti. Bir tıp, bir fizik, ve bir psikoloji öğrencisi,
biri tıp diğeri fizik alanından çalışan iki proföserün
yönetiminde yaptıkları çalışmanın sonuçlarını sunacaklardı.
Sunum
ders çıkışından 1 saat sonraydı, izlemeye değer olduğunu
düşündüğüm için dersten sonra kantinde oturup bir çay içtim.
Yanımda getirdiğim kitabımı okudum. 15 dakika kala sunumun
yapılacağı anfiye girdiğimde, şaşırmadım desem yalan olur.
Tamam, öyle tıka basa dolu değildi içerisi ama gene de
beklediğimden fazla insan vardı. Kürsüde doktora öğrencileri
çoktan yerini almıştı. Heyecanlı ve gergin oldukları her
hallerinden belliydi.
Seminer
vakti geldiğinde, sunum yapanlardan biri gidip anfi kapılarını
kapattı, ve kapının önünde oturdu. Geç gelenler içeri
alınmıyordu. Powerpoint sunumu açıldı. Başlıklar: subliminal
uyarı, hipnoz, kitle iletişim araçlarında subliminal uyarı
teknikleri, kitle manipülasyonu ve olası sonuçları. Ve anlatım
başladı:
“Subliminal
uyarı, bir şehir efsanesi mi yoksa bilimsel bir gerçek mi? Biz
bunun yanıtını doktora çalışmamızda vermiş olsak da, kısa
bir giriş yapmakta fayda olduğunu düşünüyoruz. Subliminal
mesaj, bir görsel veya işitsel objenin içine gömülü olan,
normal algı eşiğinin altında yer alan bir işaret veya bilgidir.
Bilinç bu mesajları algılamaz ama bilinçaltı bunları fark eder.
Hipnoz,
telkine yatkınlık sağlayan bir trans, yarı-uyku halidir. Çeşitli
görsel objeler yolu ile sujeyi, hedef kişiyi veya kişileri hipnoz
durumuna getirmek veya buna yatkınlık sağlamak mümkündür.
Bu
iki tekniğin beraber kullanımının kitle manipülasyonu için
çığır açacak sonuçları olduğunu söyleyebiliriz.
Subliminal uyarının filmlerde ve reklamlarda kullanımı,
Amerika'da Federal İletişim Komisyonu (Federal Communications
Commission - FCC) gibi çeşitli
denetim kurumları tarafından kontrol edilmektedir. Fakat bilimsel
olarak henüz bu tür uyarıların kitle psikolojisi üzerindeki
etkileri kanıtlanmadığı için, bunlara karşı çıkarılmış
bir yasa yoktur. Bu alandaki boşluğun hangi kurumlar tarafından
nasıl amaçlar için kullanıldığı bilinmemektedir ve bir
spekülasyon konusudur.
Biz
doktora çalışmamızda, hipnoz ve subliminal uyarı tekniklerini
geliştirmeye, ve hedef kişiler üzerinde somut sonuçlar elde
etmeye odaklandık. Birazdan da geliştirdiğimiz görsel iletiyi
sizlerle paylaşacağız. Bu aşamada söylemek isteriz ki, eğer
subliminal uyarıya maruz kalmak istemeyenler aranızda varsa, video
açılmadan önce anfiden çıkabilirler veya gözlerini kapalı
tutarak bekleyebilirler. Video başlamadan önce ve bittikten sonra
size bildireceğiz.”
Sunum
bu aşamadan sonra, belli bir süre dünyadan subliminal mesaj ve
reklam örnekleri ile geçti. Arada bazı reklam filmleri gösterip,
belli kareleri dondurarak gizlenmiş resimleri gösterdiler. Ama bu
filmlerin bende yarattığı herhangi bir etki olmamıştı, uykumu
getirmek dışında. Hafiften uyuklamaya başladığım anda, “şimdi
kendi hazırladığımız videoyu sunacağız, isteyenler şu anda
çıkabilirler veya gözlerini kapatabilirler, ama lütfen gösterim
esnasında rahatsız etmeyin.” uyarısı geldi.
Çıkan
hiç kimse olmadı. Doğrusu belki de herkes merakla bu anı
bekliyordu. Perdeye 5 dakika boyunca dikkatlica bakmamızı
istediler. Gözlerimizi kırpmakta serbesttik ama başka bir yere
odaklanmamamız gerekiyordu. Sadece beyaz bir ışık görüyordum. 5
dakikanın sonlarına doğru ise iyice rahatsız edici olmuştu,
hafif bir baş ağrısı başlamıştı ve başka bir yere
odaklanmamak için gerçekten çaba harcıyordum. Sanki beynim bu
yabancı algıdan kendini korumak istiyordu. Tam dayanamayacağımı
düşümdüğüm anda video sona erdi.
“Evet,
video bitmiştir şimdi lütfen bana bakın.” dedi sunumu yapan
öğrenci. Kafamı çevirdiğimde, platformdan hafifçe havalanmış
gibi durduğunu fark ettim. Sonra açıkca yükseldi, sıralara doğru
geldi, havada dönmeye başladı. Gözlerimi ovaladım ve tekrar
bakmaya devam ettim. Hala havada uçuyor, dönüyor, taklalar
atıyordu. 1-2 dakika sonra kürsüye tekrar geldi ve “kondu”.
Süper
iletkenler yolu ile elektromanyetik havalanma konusunda ilginç bir
gösteri izlediğimi düşünüyordum. Subliminal uyarı konusu
tamamen aklımdan çıkmıştı. Deneysel gösteri o kadar
başarılıydı ki, profesörler bile gözlerini ovalamakta, pür
dikkat sahneye bakmaktaydılar. Powerpoint sunumunda elektromanyetik
alan teorisi ile ilgili bir takım bilgiler duruyordu.
Kürsüdeki
öğrenci bizi transtan çıkaran cümleyi söyledi: “Hatırlatmak
isterim ki seminer elektromanyetik havalanma değil, subliminal uyarı
ve kitle manipülasyonu hakkındadır!” Bir anda tekrar hatırladım
ne olduğunu. Bu inanılması gerçekten güç bir şeydi!
Sonra
bize uçma ilüzyonunu nasıl hazırladıklarını gösterdiler.
Önceden yeşil ekran önünde bir video çekmişler, arka plana
anfinin fotoğrafını yerleştirmişler, ve daha sonra bu bir buçuk
dakikalık görüntüyü 5 dakikalık olanın içine subliminal
teknikle monte etmişlerdi. Sunumu yapan öğrenci sadece kürsüde
durmuş beklerken, biz onu uçuyor gibi görmekteydik ve o da surat
halimize bakıp gülmekteydi.
“Ben
size peygamberliğimi ilan edebilirdim ama bunun sadece bir deneysel
gösteri olduğunu söylemekle yetiniyorum. Geliştirdiğimiz
yöntemle yapılabilecekleri sizin takdirinize bırakıyorum. Şimdi
sorularınız varsa alalım.” diyerek sunumu bitirdiler.
O
seminere katıldığım günden beri, hiçbir videoyu kuşkulanmadan
izleyemez oldum. Televizyonu çoktan kaldırdım, sinemaya
gitmiyorum. Ama kaçışım olmadığını da biliyorum. Bazen
okuduğum yazıların içine neler saklanmış olabileceğini
düşünüyorum desem, abartmış olur muyum?