8 Ocak 2012 Pazar

Seminer


Havuz derslerinden birine katılmak için gittiğim fen fakültesinin girişinde panoda görünmesi zor, köşeye iğneyle iliştirilmiş bir ilan: “Subliminal uyarı ve görsel kitle manipülasyonu”. İlk önce başlığı bir okuyup geçmiştim, bir iki adım attıktan sonra konunun ne kadar ilginç olduğunu fark ettim, geri dönüp bir daha baktım. Doktora öğrencileri, tez konuları hakkında ara sunum yapacaklarmış. Ekibin bileşenleri de oldukça ilginçti. Bir tıp, bir fizik, ve bir psikoloji öğrencisi, biri tıp diğeri fizik alanından çalışan iki proföserün yönetiminde yaptıkları çalışmanın sonuçlarını sunacaklardı.
Sunum ders çıkışından 1 saat sonraydı, izlemeye değer olduğunu düşündüğüm için dersten sonra kantinde oturup bir çay içtim. Yanımda getirdiğim kitabımı okudum. 15 dakika kala sunumun yapılacağı anfiye girdiğimde, şaşırmadım desem yalan olur. Tamam, öyle tıka basa dolu değildi içerisi ama gene de beklediğimden fazla insan vardı. Kürsüde doktora öğrencileri çoktan yerini almıştı. Heyecanlı ve gergin oldukları her hallerinden belliydi.
Seminer vakti geldiğinde, sunum yapanlardan biri gidip anfi kapılarını kapattı, ve kapının önünde oturdu. Geç gelenler içeri alınmıyordu. Powerpoint sunumu açıldı. Başlıklar: subliminal uyarı, hipnoz, kitle iletişim araçlarında subliminal uyarı teknikleri, kitle manipülasyonu ve olası sonuçları. Ve anlatım başladı:
“Subliminal uyarı, bir şehir efsanesi mi yoksa bilimsel bir gerçek mi? Biz bunun yanıtını doktora çalışmamızda vermiş olsak da, kısa bir giriş yapmakta fayda olduğunu düşünüyoruz. Subliminal mesaj, bir görsel veya işitsel objenin içine gömülü olan, normal algı eşiğinin altında yer alan bir işaret veya bilgidir. Bilinç bu mesajları algılamaz ama bilinçaltı bunları fark eder.
Hipnoz, telkine yatkınlık sağlayan bir trans, yarı-uyku halidir. Çeşitli görsel objeler yolu ile sujeyi, hedef kişiyi veya kişileri hipnoz durumuna getirmek veya buna yatkınlık sağlamak mümkündür.
Bu iki tekniğin beraber kullanımının kitle manipülasyonu için çığır açacak sonuçları olduğunu söyleyebiliriz. Subliminal uyarının filmlerde ve reklamlarda kullanımı, Amerika'da Federal İletişim Komisyonu (Federal Communications Commission - FCC) gibi çeşitli denetim kurumları tarafından kontrol edilmektedir. Fakat bilimsel olarak henüz bu tür uyarıların kitle psikolojisi üzerindeki etkileri kanıtlanmadığı için, bunlara karşı çıkarılmış bir yasa yoktur. Bu alandaki boşluğun hangi kurumlar tarafından nasıl amaçlar için kullanıldığı bilinmemektedir ve bir spekülasyon konusudur.
Biz doktora çalışmamızda, hipnoz ve subliminal uyarı tekniklerini geliştirmeye, ve hedef kişiler üzerinde somut sonuçlar elde etmeye odaklandık. Birazdan da geliştirdiğimiz görsel iletiyi sizlerle paylaşacağız. Bu aşamada söylemek isteriz ki, eğer subliminal uyarıya maruz kalmak istemeyenler aranızda varsa, video açılmadan önce anfiden çıkabilirler veya gözlerini kapalı tutarak bekleyebilirler. Video başlamadan önce ve bittikten sonra size bildireceğiz.”
Sunum bu aşamadan sonra, belli bir süre dünyadan subliminal mesaj ve reklam örnekleri ile geçti. Arada bazı reklam filmleri gösterip, belli kareleri dondurarak gizlenmiş resimleri gösterdiler. Ama bu filmlerin bende yarattığı herhangi bir etki olmamıştı, uykumu getirmek dışında. Hafiften uyuklamaya başladığım anda, “şimdi kendi hazırladığımız videoyu sunacağız, isteyenler şu anda çıkabilirler veya gözlerini kapatabilirler, ama lütfen gösterim esnasında rahatsız etmeyin.” uyarısı geldi.
Çıkan hiç kimse olmadı. Doğrusu belki de herkes merakla bu anı bekliyordu. Perdeye 5 dakika boyunca dikkatlica bakmamızı istediler. Gözlerimizi kırpmakta serbesttik ama başka bir yere odaklanmamamız gerekiyordu. Sadece beyaz bir ışık görüyordum. 5 dakikanın sonlarına doğru ise iyice rahatsız edici olmuştu, hafif bir baş ağrısı başlamıştı ve başka bir yere odaklanmamak için gerçekten çaba harcıyordum. Sanki beynim bu yabancı algıdan kendini korumak istiyordu. Tam dayanamayacağımı düşümdüğüm anda video sona erdi.
“Evet, video bitmiştir şimdi lütfen bana bakın.” dedi sunumu yapan öğrenci. Kafamı çevirdiğimde, platformdan hafifçe havalanmış gibi durduğunu fark ettim. Sonra açıkca yükseldi, sıralara doğru geldi, havada dönmeye başladı. Gözlerimi ovaladım ve tekrar bakmaya devam ettim. Hala havada uçuyor, dönüyor, taklalar atıyordu. 1-2 dakika sonra kürsüye tekrar geldi ve “kondu”.
Süper iletkenler yolu ile elektromanyetik havalanma konusunda ilginç bir gösteri izlediğimi düşünüyordum. Subliminal uyarı konusu tamamen aklımdan çıkmıştı. Deneysel gösteri o kadar başarılıydı ki, profesörler bile gözlerini ovalamakta, pür dikkat sahneye bakmaktaydılar. Powerpoint sunumunda elektromanyetik alan teorisi ile ilgili bir takım bilgiler duruyordu.
Kürsüdeki öğrenci bizi transtan çıkaran cümleyi söyledi: “Hatırlatmak isterim ki seminer elektromanyetik havalanma değil, subliminal uyarı ve kitle manipülasyonu hakkındadır!” Bir anda tekrar hatırladım ne olduğunu. Bu inanılması gerçekten güç bir şeydi!
Sonra bize uçma ilüzyonunu nasıl hazırladıklarını gösterdiler. Önceden yeşil ekran önünde bir video çekmişler, arka plana anfinin fotoğrafını yerleştirmişler, ve daha sonra bu bir buçuk dakikalık görüntüyü 5 dakikalık olanın içine subliminal teknikle monte etmişlerdi. Sunumu yapan öğrenci sadece kürsüde durmuş beklerken, biz onu uçuyor gibi görmekteydik ve o da surat halimize bakıp gülmekteydi.
“Ben size peygamberliğimi ilan edebilirdim ama bunun sadece bir deneysel gösteri olduğunu söylemekle yetiniyorum. Geliştirdiğimiz yöntemle yapılabilecekleri sizin takdirinize bırakıyorum. Şimdi sorularınız varsa alalım.” diyerek sunumu bitirdiler.
O seminere katıldığım günden beri, hiçbir videoyu kuşkulanmadan izleyemez oldum. Televizyonu çoktan kaldırdım, sinemaya gitmiyorum. Ama kaçışım olmadığını da biliyorum. Bazen okuduğum yazıların içine neler saklanmış olabileceğini düşünüyorum desem, abartmış olur muyum? 


Popüler yazılar