30 Eylül 2010 Perşembe

Aikido üzerine iki tez

1) Dün mutfakta sebze keserken, bir an için şöyle düşündüm (niye diye sormayın bilmiyorum): Sebzeyi ilk defa kesiyor olsaydım nasıl düşünürdüm? Ne yapardım? Ve otomatikleşmiş el alışkanlığımı bırakıp yaptığım işi düşünerek ve hissederek yapmaya başladım. İlk farkettiğim şey sebzeyi keserken haddindan fazla güç kullandığım oldu. Gereğinden fazla güç hızdan da kaybetmeme yol açıyordu. Sonra giderek kullandığım gücü azalttım, ta ki sebze düzgün kesilmeyinceye kadar; ve yeni bir şey keşfettim. Kesme istikametinin aksi yönünde bıçağı hafifçe soktuktan sonra kesme istikametine geri dönünce, sebzeyi fazla güç kullanmadan rahatça kesmek mümkün. (Biliyorum biraz anlaşılmaz ama anlatması zor göstermesi kolay.) "Başlangıç ruhu"nu unutmamak, ona geri dönmek gerçekten ilginç sonuçlar verebiliyor.


2) O'Sensei M. Ueshiba, geçtiğimiz yüzyılın en büyük samuraylarından biri olarak sayılıyor. Fakat kendisinin çok çok önemli bir adımı var ki, onu diğer samuraylardan ayırıyor. O zamana kadar sadece feodal bir asker sınıfı olan samurayların tekelinde olan teknikleri (çoğunlukla Daito ryu aikijutsu), kendi bilgisi ve deneyimiyle de harmanlayarak ve geliştirerek kitlelere açıyor. Kendisi de o sınıfın bir üyesi olmasına rağmen teknikler üzerindeki sınıf hükümranlığını kırıyor. Ryoma Sakamoto'nun samuraylara politik düzeyde getirdiği devrimci ruhu, M. Ueshiba bu konulara hiç girmeden pratik alanda bir nitelik sıçraması ile yaratıyor. Dojoda dünya görüşü gereği her kesimden insanın eğitim almasını istiyor. Gördüğüm kadarıyla hala bu yüzden o sınıfın günümüzdeki temsilcileri tarafından tepki görüyor, nefretini çekiyor. Tekniği yozlaştırmaktan, avamlaştırmaktan, gizli tekniklerden, bunların kutsallığı ve özelliğinden dem vuruyorlar. Yaşasaydı herhalde bunlara gülüp geçerdi. Ueshiba'nın devrimci yaklaşımı sayesinde dünyanın hemen her ülkesinde binlerce insan aikido çalışıyor. "Acaba bu yaygınlıktaki bir savaş sanatı mı kendini geliştirir; yoksa bir avuç insanın kendi içine kapanıp çalıştığı bir savaş sanatı mı?" sorusunun yanıtı ise açıktır.


Hagakure samurayların başucu kitabı olarak görülür. Ama Ueshiba'nın yaklaşımı Hagakure'nin bir yönüyle antitezi ve sentezidir de. Hagakure'de samurayın körelmemesi için öldürmesi gerek der, Ueshiba ise çatışma anında bile yaşatmayı savunur. Hagakure efendiye bağlılık samurayın varlık ilkesidir der, Ueshiba ise evrensel sevgiden, tüm canlıların, evrenin, doğanın ve insanların uyumundan bahseder. O metafizik felsefesinin altında, tüm insanların eşit olduğu ve sevginin en büyük güç olduğu fikrini vurgular. Ölümü değil yaşamı yüceltir. M. Ueshiba, gelmiş geçmiş en büyük samuray olmayabilir ama samurayların en büyük devrimcisidir.

Hiç yorum yok:

Popüler yazılar